DÜŞÜNCELER KAYDEDİLEN BEYİN DALGALARINDAN ANLAŞILABİLECEK

ABD’li bilim insanları, beyin dalgalarını bilgisayara aktarabilen ‘iBrain’ adını verdikleri bir cihaz üzerinde çalışıyor. Başarılı olunması halinde, ünlü İngiliz fizikçi Stephen Hawking’in düşünceleri doğrudan beyin dalgalarından anlaşılabilecek...Devamı

25 Mart 2012

Halüsinasyonun Zihnimizle İlgili Ortaya Çıkardıkları

Nörolog ve yazar Oliver Sacks, Charles Bonnett sendromuna (görme duyusu zarar görmüş insanların halüsinasyon görmesi) dikkatimizi çekiyor. Hastalarının tecrübelerini, kalbe dokunan detaylarla anlatıyor ve bizleri bu çok bilinmeyen fenomenin dünyasına götürüyor...



Oliver Sacks: Halüsinasyonun zihnimizle ilgili ortaya çıkardıkları

Gözlerle görürüz. Fakat aynı zamanda beyinle de görürüz. Ve beyinle görme çoğunlukla hayal gücü olarak adlandırılır. Ve bizler kendi hayal gücümüzün, içsel dünyamızın manzaralarına alışkınız. Bütün hayatımız boyunca onlarla yaşamışızdır. Fakat bir de halüsinasyonlar var. Ve halüsinasyonlar tamamen farklı. Bizim ürünümüz değillmiş gibilerdir. Bizim kontrolümüzde değilmiş gibilerdir. Dışardan gelmiş gibi görünürler, algıyı taklit ederler...


Evet ben de halüsinasyonlar hakkında konuşacağım. Ve hastalarım arasında gördüğüm bir çeşit görsel halüsinasyondan bahsedeceğim. Birkaç ay önce bir telefon geldi çalıştığım yerdeki bakımevlerinden birinden. Dediklerine göre, 90 yaşlarındaki bayan misafirlerden biri birşeyler görüyormuş. Delirdiğini düşünmüşler. Veya yaşlı olduğu için inme geçirdiğini veya Alzheimer olduğunu düşünmüşler.

Bu yüzden bana, gidip yaşlı hastayı, Rosalie'yi görüp göremeyeceğimi sordular. Onu görmeye gittim. Çok açıkça belliydi ki, bu misafir gayet aklı başında, anlaşılır ve akıllı idi. Fakat çok korkmuş ve şaşırmıştı çünkü birşeyler görüyordu. Ve bana dedi ki -- hemşireler bunu belirtmemişlerdi -- kör olduğunu, beş yıldır, makula dejenerasyonu nedeniyle tamamen kör olduğunu söyledi. Fakat şimdi, son birkaç gündür, birşeyler görüyormuş.

Ben de dedim ki, "Ne gibi şeyler?" Ve dedi ki, "Doğulu kıyafetler giymiş insanlar, kalın kumaşlar içinde, merdivenlerden inip çıkıyorlar. Bir adam bana doğru dönüyor ve gülüyor. Fakat ağzının bir tarafında çok büyük dişleri var. Hayvanlar da var. Beyaz bir bina görüyorum. Kar yağıyor, yumuşak bir kar. Bu atı görüyorum, koşum takımıyla, karı öteye sürüklüyor. Sonra bir gece sahne değişiyor. Bana doğru gelen kedi ve köpekler görüyorum. Belli bir noktaya geliyor ve duruyorlar. Sonra yeniden değişiyor. Bir sürü çocuk görüyorum. Merdivenlerden inip çıkıyorlar. Parlak renkler giyiyorlar, pembe ve mavi, Doğulu elbiseler gibi."

Bazen, insanlar belirmeden önce, yerden tavana doğru çıkan pembe ve mavi kareler gördüğünü de söyledi. "Rüya gibi mi?" diye sordum. "Hayır rüya gibi değil, film gibi" diye cevap verdi. "Rengi var, hareket var. Fakat tamamen sessiz, sessiz bir film gibi." dedi. Ve bunun oldukça da sıkıcı bir film olduğunu söyledi. "Bu Doğulu elbiseler içindeki insanlar sürekli şekilde aşağı yukarı yürüyorlar."

Espri anlayışı vardı. Bunun bir halüsinasyon olduğunu biliyordu. Fakat korkmuştu. 95 yıl yaşamıştı ve daha önce hiç halüsinasyon yaşamamıştı. Dediğine göre halüsinasyonları alakasızdı yaptığı veya hissettiği hiçbirşeyle ilgili değildi. Kendiliğinden geliyor, kendiliğinden kayboluyorlardı. Onlar üzerinde bir kontrolü yoktu. Söylediğine göre halüsinasyondaki o insanların veya yerlerin hiçbirini tanımıyordu. Ve bu insanların veya hayvanların hiçbiri onunla ilgili görünmüyordu. Ve ne olup bittiğini bilmiyordu. Delirip delirmediğini merak ediyordu, veya aklını kaçırdığını.

Onu dikkatlice muayene ettim. Parlak bir yaşlı kadındı. Gayet aklı başında. Hiçbir medikal sorunu yoktu. Halüsinasyona neden olabilecek herhangi bir ilaç kullanmıyordu. Fakat kördü. Ve sonra ona dedim ki, "Neyiniz olduğunu biliyorum."
Dedim ki, "Görsel halüsinasyonun özel bir çeşidi vardır görüntülerin bozulması veya körlükle beraber seyreder."
Dedim ki "Bu daha önceden açıklanmıştı"...
"18. Yüzyılda, Charles Bonnet adında bir adam tarafından. Ve sizde de Charles Bonnet sendromu var. Beyninizle ilgili herhangi bir sorun yok. Zihninizle ilgili bir sorun yok. Sizde Charles Bonnet sendromu var."

Ciddi ve merak edilecek birşeyi olmadığını öğrenince çok rahatlamıştı. birazda meraklandı. Dedi ki, "Bu Charles Bonnet kimdir?" "Onda da oluyor muymuş?"
Ve dedi ki, "Bütün hemşirelere söyleyin bende Charles Bonnet sendromu var." "Ben deli değilim. Bunak değilim. Bende Charles Bonnet sendromu var."
Ben de hemşirelere söyledim tabi.

Şimdi bu benim için olağan bir durum. Ben çoğunlukla ileri yaş bakımevlerinde çalışıyorum. Birçok duyma ve görme engelli yaşlı insan görüyorum. Duyma engelli insanların yaklaşık yüzde 10'u müzik halüsinasyonlarına sahip. Görme engelli insanların ise yaklaşık yüzde 10'u görsel halüsinasyonlara sahip. Tamamen kör olmanıza gerek yok, sadece belli derecede engelli olmanız yeterli.

18. Yüzyılda yapılan orijinal açıklamayla ilgili olarak; Charles Bonnet halüsinasyon görmüyordu. Büyükbabasının halüsinasyonları vardı. Büyükbabası yaşlı bir yargıç idi. Katarakt ameliyatı geçirmişti. Görmesi oldukça zayıftı. Ve 1759'da torununa gördüğü birçok şeyi anlattı.

Gördüğü ilk şey, havada asılı duran bir mendildi. Bu üzerinde dört turuncu daire bulunan büyük mavi bir mendildi. Ve bunun bir halüsinasyon olduğunu biliyordu. Havada duran mendiliniz yoktur. Ve sonra havada duran büyük bir tekerlek gördü. Fakat bazen halüsinasyon görüp görmediğinden emin olamıyordu. Çünkü halüsinasyonlar gerçeğe çok yakındırlar. Sonra bir keresinde, kız torunları kendisini ziyaret ederken, dedi ki, "Bu yanınızdaki genç ve yakışıklı adamlar kim?" Onlar da, "Ama büyükbaba yanımızda yakışıklı genç adamlar yok ki." Sonra bu yakışıklı genç adamlar kayboluverdiler. Bu halüsinasyonların çok tipik bir özelliğidir Bir anda belirirler ve bir anda kaybolurlar. Genelde yavaş yavaş belirip kaybolmazlar. Daha çok anidirler. Ve birden değişirler.

Charles Lullin, büyükbaba, yüzlerce farklı figür, her çeşitten değişik manzaralar gördü. Bir keresinde de bornozlu bir adamın pipo içtiğini görmüştü, ve bunun kendisi olduğunu farketti. Bu tanıdığı tek figürdü. Bir keresinde de Paris sokaklarında yürürken, -- bu gerçekti-- inşaat iskelesi gördü. Fakat eve döndüğünde, çalışma masasının üstünde iskelenin 15 santim boyunda bir minyatürünü gördü. Bu algının tekrarlanması bazen palinopsi olarak adlandırılır.

Onda ve Rosalie'de olan şey bu gibi görünüyor -- Rosalie dedi ki, "Neler oluyor?"-- ben de dedim ki, görme duyunu kaybettikçe, beyninin görme ile ilgili yerleri artık hiçbir sinyal almadığı için, hiperaktif ve kolayca uyarılır hale geliyorlar. Ve birdenbire ateşlemeye başlıyorlar. Ve sen de birşeyler görmeye başlıyorsun. Aslında gördüğünüz şeyler çok karmaşık olabilir.

Başka bir hastam da, (halen Charles Lullin gibi), bazı görüntüler görüyordu. Gördüğü şeyler rahatsız edici olabilirdi. Bir keresinde dediğine göre restaronda çizgili tişörtlü bir adam görmüş. Kendi etrafında dönmüş. Ve sonra altı tane çizgili tişörtlü eş parçaya bölünmüş. Ve ona doğru yürümeye başlamışlar. sonra altı parça akordeon gibi tekrar birleşmişler. Bir keresinde, araba kullanırken, galiba kocası kullanırken, yol dörde bölünmüş. Ve aynı anda bu dört yolda birden gittiğini hissetmiş.

Hareketli birçok halüsinasyonu da vardı. Bunların birçoğu arabalı idi. Bazen arabanın kaputunda oturan genç bir oğlan çocuğu görürdü. Çocuk çok güçlü idi ve araba dönünce o da nazikçe hareket ederdi. Ve durduklarında, genç çocuk birden dikey bir kalkış yapar, 30 metre yükselir ve birden kaybolurdu.

Başka bir hastamın daha değişik bir halüsinasyonu vardı. Bu gözleri ile bir sorunu olmayan bir kadındı fakat beyninin görme bölgeleri ile ilgili sorunu vardı. Oksipital kortekste küçük bir tümör vardı. Bunların ötesinde bu kadın karikatürler görüyordu. Bu karikatürler transparandı ve bir ekran gibi görüntünün yarısını kapatıyordu. özellikle kurbağa Kermit'in karikatürlerini görüyordu. Ben Susam Sokağı'nı izlemiyorum. Fakat şuna vurgu yaptı, "Neden Kermit?" dedi, "Kurbağa Kermit bana hiçbir şey ifade etmiyor. Biliyorsunuz, Freudyen etkenlere meraklıyımdır. Neden Kermit? "Kurbağa Kermit bana hiçbir şey ifade etmiyor."

Karikatürlerle pek alakası yoktu. Fakat onu endişelendiren sürekli yüz şekilleri veya halüsinasyonları görüyor olmasıydı. Rosalie gibi yüzler çoğunlukla deforme olmuş, büyük dişli veya çok büyük gözlü oluyorlardı. Ve bunlar onu korkutuyordu. Peki, bu insanlara ne oluyordu? Bir doktor olarak, ne olduğunu araştırıp, bulup ve insanlara güven vermeliyim. Özellikle onlara delirmedikleri konusunda güvence vermeliyim.

Daha önce söylediğim gibi görme engelli insanların yaklaşık yüzde 10'u bu durumda. Fakat ancak yüzde biri halüsinasyon gördüğünü kabul eder. Çünkü deli olarak görüleceklerinden korkarlar veya başka birşey. Ve eğer kendi doktorlarına bahsederlerse yanlış teşhis edilebilirler.

Özellikle, nosyon şudur, eğer siz birşeyler görüyor veya duyuyorsanız, deliriyorsunuz demektir. Fakat psikotik halüsinasyonlar oldukça faklıdır. Psikotik halüsinasyonlar, ister görsel ister işitsel olsun, sizi işaret ederler. Sizi itham ederler. Sizi baştan çıkartırlar. Sizi aşağılarlar. Sizinle alay ederler. Onlarla etkileşim halindesinizdir. Charles Bonnet halüsinasyonlarında bu tip bir etkileşim yoktur. Bir film var. Sizinle hiçbir ilgisi olmayan bir film izliyorsunuz. Veya insanlar böyle düşünüyor.

Nadir de olsa rastlanan temporal lob epilepsisi denilen bir durum var. Ve bazen buna sahip biri, kendini geçmişte bir zaman ve mekana gitmiş bulabilir. Kısmi de olsa bir yol kavşağındasınız. Kestane kebap kokusu alırsınız. Trafiği duyarsınız. Bütün duyular iş başındadır. Ve siz kadınınızı bekliyorsunuzdur. Ve bu 1982 yılında bir Salı akşamıdır. Temporal lob halüsinasyonları çoklu algılı halüsinasyonlardır. Hislerle dolu, aşinalık hissettiğiniz belli bir zamanda ve ortamda geçen, uyumlu ve dramatik. Charles Bonnetli olanlar biraz daha farklıdır.

Charles Bonnet halüsinasyonlarında, tüm aşamaları yaşarsınız, geometrik halüsinasyonlardan, pembe ve mavi kareler gören kadın gibi, gayet detaylı halüsinasyonlara kadar, figür ve özellikle yüzlerin olduğu halüsinasyonlar gibi. Yüzler ve bazen deforme olmuş yüzler, bu tip halüsinasyonlarda, tek ortak noktadır. İkinci ortak nokta karikatürlerdir.

Peki, ne oluyor? Şaşırtıcı bir şekilde, geçen birkaç yılda, fonksiyonel beyin görüntülemesi yapmak ve halüsinasyon görürken insanlara fMRI yapmak mümkün. Açıkçası, halüsinasyon gören insanlarda beynin görme bölgesinin değişik bölümlerinin aktive olduğunu görmek mümkün. İnsanlar bu basit geometrik halüsinasyonları görünce, primer görsel korteks aktive oluyor. Bu beynin kenarları ve şekilleri algılayan bölgesidir. Görüntüleri primer görsel korteks ile oluşturmazsınız.

Görüntüler oluşunca, görsel korteksin daha üst bir kısmı temporal loba bağlanır. Temporal lobun bir bölgesi fusiform gyrus adını taşıyor. Ve eğer fusiform gyrus hasar görürse, insanın yüzleri tanıma yeteneğini kaybettiği biliniyor. Fakat eğer fusiform gyrus'ta anormal bir aktivite olursa, yüzlerle ilgili halüsinasyon görülür. Ve bu tam olarak bu insanların bir kısmında rastladığımız durum. Bu gyrus'un ön tarafında bir bölge var burada dişler ve gözler temsil ediliyor. İnsanlar deforme olmuş halüsinasyonlar görünce Gyrus'un bu bölgesi aktive oluyor.

Beynin başka bir bölümü daha var. Burası insan bir karikatür görünce özellikle aktive oluyor. Biri bir karikatürü hatırladığında, çizdiğinde ve karikatür hayali görünce aktive oluyor. Bunun çok spesifik olması oldukça ilginç bir durum. Beynin özellikle bina ve manzara tanıma ve halüsinasyonu ile ilgili başka bölümleri de vardır.

1970'li yıllarda beynin sadece belli bölümlerinin değil aynı zamanda belli hücreleri de bununla ilgili olduğu bulundu. 1970'li yıllarda "yüz hücreleri" keşfedildi. Ve şimdi biliyoruz ki, yüzlerce başka çeşitte hücreler var çok çok spesifik olan. Bu nedenle sadece "araba" hücreniz olmayabilir "Aston Martin" hücreleriniz olabilir. Bu sabah bir Aston Martin gördüm. Burada bahsetmek zorundaydım. Şimdi buralarda bir yerlerde.

Şimdi bu seviyede, infratemporal (şakakaltı) kortekste, sadece görsel imgeler ya da hayaller veya küçük parçalar var. Sadece daha yüksek seviyelerde diğer duyular da işin içine giriyor ve hafıza ve hislerle iletişime geçiyor. Ve Charles Bonnet sendromunda o yüksek seviyelere çıkamıyorsunuz. Siz bu seviyelerde, görsel korteksin iç kısmında, binlerce, on binlerce milyonlarca görüntünün, hayalin veya hayali parçanın hepsinin sinirsel kodlamasının belli hücrelerde veya hücre kümeciklerinde yapıldığı yerdesiniz.

Normalde tüm bunlar algının veya hayal gücünün birleşik ağıdır. Fakat insan bunların bilincinde değildir. Ancak birisinin görme yetisine zarar gelirse veya kör olursa, o zaman bu süreç kesilmiş olur. Normal algı yerine aslında gerçekleşen, rastgele ve yoğun bir biçimde, infratemporal (şakakaltı) korteksteki görme hücrelerinin topluca uyarılmasıdır. Bu nedenle aniden bir yüz görürsünüz. Birden bir araba. Birden bu, birden şu. Beynimiz organize olabilmek, ve buna bir uyum getirmek için elinden geleni yapıyor. Fakat çok başarılı olamıyor.

Bunlar ilk açıklandığında rüyalar gibi bunların da tercüme edilebileceği düşünüldü. Fakat insanlar, "İnsanları tanımıyorum. Hiçbir şekli oluşturamıyorum." "Kermit benim için hiçbir şey ifade etmiyor." dediler. Bunları rüya olarak gördüğünüzde hiçbir yere varamıyorsunuz.

Evet, istediklerimi az çok anlattım. Kısaca özetlemek istiyorum ve bunun rastlanılan bir durum olduğunu söylemek istiyorum. Kör insanların sayısını düşünün. Yüzlerce, binlerce kör insan olmalı bu halüsinasyonları gören, fakat bunlardan bahsetmekten çok korkuyorlar. Bu nedenle bu tip şeyler, hastaların, doktorların ve halkın gündemine getirilmeli. Sonuç olarak, bunların beynin nasıl çalıştığına dair bir ipucu verdiği için son derece ilginç ve değerli olduğunu düşünüyorum.

Charles Bonnet, 250 yıl önce -- bu halüsinasyonları düşünerek, -kendi deyimiyle, "akıl sahnesi"'nin beyin tarafından nasıl oluşturulduğunu merak ettiğini söylemiş. Şimdi 250 yıl sonra, sanırım bunun nasıl olduğunu bir an için görebiliyoruz. Çok teşekkür ederim.

Chris Anderson: Bu enfesti. Çok teşekkür ederiz. Bu konu hakkında, hastalarınızı içtenlikle hissederek empati duyarak konuşuyorsunuz. Hakkında yazdığınız bu sendromlardan birini yaşadınız mı hiç?

Oliver Sacks: Bunu sormanızdan korkmuştum. Şey, evet birçoğunu. Aslında bende de biraz görme bozukluğu var. Bir gözüm kör ve diğeri de çok iyi durumda değil. Ve ben de geometrik halüsinasyonlar görüyorum. Fakat orada duruyorlar.

C.A.: Ve sizi rahatsız etmiyorlar mı? Çünkü buna neyin sebep olduğunu biliyorsunuz. Bu sizi endişelendirmiyor mu?

O.S.: Duymamazlıktan geldiğim kulak çınlamamdan daha çok rahatsız etmiyorlar. Beni bazen ilgilendiriyorlar. Ve defterlerimde birçok resmi var. Kendim için FMRI çektirdim görsel korteksimin nasıl çalıştığını görmek için. Tüm bu altıgenleri ve karmaşık şeyleri bende de var olan auralı migren halinde gördüğümde, herkesin eşyaları böyle görüp görmediğini, ve mağara resimlerinin veya süslemelerin, biraz da bunlardan mı etkilendiğini merak ediyorum.


C.A.: Bu tek kelimeyle büyüleyici bir konuşmaydı. Paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.

O.S.: Teşekkürler. Teşekkürler.